Çocuklarınızın fotoğraflarını paylaşırken bir daha düşünün!
Ebeveynlerin çocuklarının resimlerini dikkatsizce internet üzerinde paylaşması, çocukları pek çok güvenlik ve gizlilik riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Sosyal medya paylaşımlarının yarattığı tehlikelere dikkat çekmek isteyen Deutsche Telekom, “ShareWithCare” yani ‘Dikkatle Paylaşın’ kampanyası ile bu konuda ebeveynlerde farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Yaz mevsimi geldi ve hak ettiğiniz tatilinizi plajda geçiriyorsunuz. Çocuklar kumda oynuyor. “Ne güzel bir manzara” diye düşünürken hızla cep telefonunuzu çıkarıp bir fotoğraf çekiyorsunuz ve göz açıp kapayıncaya kadar onu sosyal medyada ‘sadece’ arkadaşlarınızla paylaşıyorsunuz, daha doğrusu siz sadece arkadaşlarınızla paylaştığınızı düşünüyorsunuz.
Oysaki resimler ve diğer veriler internete bir kez yayınlandığında dünya çapında ve sınırlar olmaksızın erişilebilir hale geliyor.
Hepimiz, özellikle tatil gezileri, doğum günü kutlamaları, özel etkinlikler ve aile fotoğraflarımız gibi ortak deneyimlerimizi dijital ortamda paylaşmayı çok seviyoruz. En çok da çocuklarımızla ilgili paylaşımlara eğilim gösteriyoruz. Çocuklarımızın resimlerini, isimlerini, yaşlarını ve hatta okudukları okulları hiç düşünmeden, tehlikelerin farkında olmadan bilinçsizce paylaşıveriyoruz.
Ne yazık ki çocuklarımızın bilgilerini ve resimlerini sosyal medyada paylaşmak olarak bilinen ‘sharenting’ ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Sharenting yani ‘paylaşılan ebeveynlik’, İngilizce sharing (paylaşım) ve parenting (ebeveynlik) kelimelerinin birleşimi olup ebeveynlerin çocukları hakkında hassas içerikleri internet platformlarında yayınlaması kavramı olarak tanımlanıyor.
‘DİKKATLE PAYLAŞIN’
Yapılan araştırmalar, beş yaşına gelmiş bir çocuğun, ebeveynleri tarafından sosyal medyaya yüklenmiş ortalama 1500 fotoğrafı olduğunu gösteriyor. Ve uzmanlar, 2030 yılına gelindiğinde, tüm kimlik hırsızlığı vakalarının üçte ikisinin paylaşım içereceğini tahmin ediyorlar. Ebeveynlerin çocuklarının resimlerini dikkatsizce internet üzerinde paylaşması, çocukları, veri simsarları tarafından profil oluşturmaya, hacklemeye, yüz tanımaya, pedofiliye ve gizlilik ve güvenlik tehditlerine karşı istemeden maruz bırakma riski altında bırakıyor.
Deutsche Telekom, ‘sharenting’ kavramına dikkat çekmek için “ShareWithCare” yani ‘Dikkatle Paylaşın’ kampanyası yürütüyor. Çocukların fotoğraf ve verilerinin ebeveynleri tarafından internette sorumlu bir şekilde ele alınması konusunda farkındalığı artırmak isteyen Deutsche Telekom, ‘ShareWithCare’ kampanyası kapsamında bir reklam filmi hazırladı. Filmde çocukların fotoğraflarını internette paylaşmanın sonuçlarını göstermek için bir aile örneği kullanılıyor.
ELLA’DAN ANNE VE BABASINA MESAJ VAR
Deutsche Telekom’un reklam filmi “Ella’dan Bir Mesaj” ile başlıyor. Kampanyanın çıkış noktası, 9 yaşındaki Ella. Filmde, bir çift sinemada otururken, aniden ekranda kendi kızlarını görüyor. Sinema perdesinde, Ella’nın DeepFake ile oluşturulan yetişkin hali beliriyor.
Deepfake, genellikle yapay zeka veya makine öğrenmesi tekniklerini kullanarak oluşturulan sahte veya manipüle edilmiş bir video veya ses kaydını ifade ediyor. Ella’nın yetişkin hali, ekrandan anne ve babasını suçluyor.
Fotoğraf ve videolarını sosyal medyaya nasıl koyabildiklerinin hesabını soruyor. Çünkü bu paylaşımla birlikte, Ella’nın fotoğrafları, her tür kötü kullanıma açık hale gelmiş oluyor.
‘DİJİTAL OKURYAZARLIK ÇOK ÖNEMLİ’
Yapay zekanın gelişiminin pek çok fırsat ve riski beraberinde getirdiğini söyleyen Deutsche Telekom Türkiye Genel Müdürü Sinan Kılıçoğlu, internetteki verilerin güvenli ve sorumlu bir şekilde kullanılması için gerekli bilgi ve araçlara ihtiyacımız olduğunun altını çiziyor. Kılıçoğlu, “Herkesin dijital dünyaya katılabilmesi için dijital alanda güvenli, güçlü ve adil bir şekilde hareket edebilmeleri önem taşıyor.
Deutsche Telekom’un dört yapısal bloğundan biri siber güvenlik. Hem müşterilerimiz açısından hem kendimizi korumamız açısından önemli. 180 milyon mobil aboneye sahibiz. Yaklaşık 40 milyon civarında karasal hat kullanan abonemiz var. Binlerce de kurumsal hizmet veriyoruz. Sürekli saldırı alıyoruz.
Koruma bu nedenle çok önemli. Siber güvenlikte, siber korsanlardan ileride olmak zorundayız. Bu nedenle bu alana ciddi yatırım yapıyoruz. Güvenlik konusunun önemi giderek artacak. Güvenlik altyapısı olmadan dijital çağı sorunsuz sürdürmek mümkün değil” diye konuştu.
Dijital okuryazarlığın gelişmesinin çok önemli olduğuna da vurgu yapan Kılıçoğlu, “Herkesin dijital dünyada katılım sağlaması için, dijital alanda güvenli, yetkilendirilmiş ve adil bir şekilde hareket edebilmeleri esastır. Dijital beceriler, dijital katılımın ayrılmaz bir parçasıdır.
Bu nedenle, Deutsche Telekom bir dizi uluslararası girişim aracılığıyla dijital becerilerin geliştirilmesine katkıda bulunmayı taahhüt ediyor. Biz, ebeveynlerin çocuklarının gizliliğini korumalarına ve dijital riskleri en aza indirmelerine yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Ebeveynler arasında medya becerilerinin teşvik edilmesi de sosyal medyadaki fotoğraflar, bilgiler ve verilerle başa çıkmayı içeriyor” şeklinde konuştu.
“TECHTODAY” EBEVEYNLERE İPUCU VERIYOR
Deutsche Telekom aynı zamanda, güvenli ve yetkin medya kullanımını teşvik eden bir girişimi hayata geçirdi.
Teachtoday adı verilen girişim, çocuklara, gençlere, ebeveynlere ve eğitim uzmanlarına, medyanın günlük yaşamın bir parçası olduğu bir dünyada ebeveynlik ve çocukların büyüme sürecine yönelik materyaller ve ipuçları içeriyor.
Veri koruma ve gizlilik, telif hakkı ve çevrimiçi paylaşım, dijitalleşme sürecinde giderek daha fazla önem kazanırken, Teachtoday, çocukların ve gençlerin aile içinde, okulda ve boş zamanlarında medyayı kullandıkları farklı ortamları ve yolları dikkate alıyor. Girişim, uluslararası en iyi uygulama projeleri hakkında da örnekler içeriyor. Bu kapsamda, 9-12 yaş arası gençlere yönelik tasarlanan SCROLLER dergisi, çevrimiçi ve basılı versiyonlarda, güvenli ve yetkin dijital medya kullanımı deneyimleri sunuyor.
Teachtoday, 2008 yılında eski AB Komiseri Viviane Reding’in himayesinde bir AB girişimi olarak başlatıldı ve Avrupa Okul Ağı (EUN) ile işbirliği içinde önde gelen İnternet, mobil ve telekomünikasyon şirketleri tarafından birçok Avrupa ülkesinde uygulandı. Almanya’da; Google Almanya, Microsoft Almanya, Telefónica Almanya, Deutsche Telekom AG ve Vodafone ortaklığında başlatılan girişimin sorumluluğu Mayıs Deutsche Telekom AG’ye geçti ve şirket tarafından bağımsız olarak sürdürülmeye başladı.